Güncel

“ÇOCUĞA SAYGI DUYAN BİR EĞİTİM FELSEFESİ OLUŞTURMAK OKUL ÖNCESİ EĞİTİMİN BELKEMİĞİDİR.”

 

TED, 89 yıldır gücünü Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ten alarak nitelikli insan gücü yaratmak için çalışıyor. 38 ilde TED meşalesiyle modern dünyanın etkin bireylerini yetiştiriyor. Bu hedef doğrultusunda Bodrum’da hizmet veren TED Bodrum Koleji’nde anaokulu öğrencileri zengin öğrenme deneyimleriyle ilkokula hazırlanıyor. Montessori alanında eğitim almış Anaokulu Koordinatörü Sibel Özkul ile okul öncesi eğitimi konuştuk.

“Çocuğa saygı duyan bir eğitim felsefesi oluşturmak okul öncesi eğitimin belkemiğidir.”

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

1976 İstanbul doğumluyum. İstanbul Üniversitesi sosyoloji bölümünü öğretmenlik formasyonumu alarak tamamladıktan sonra öğretmenlik mesleğine adım attım. Felsefe grubu öğretmenliği alanında uzun yıllar çalıştıktan sonra, bundan 6 yıl önce okul öncesinde alternatif eğitim modelleri üzerine yoğunlaştım. Montessori alanında eğitimimi alarak Türkiye’nin ilk veli inisiyatifi anaokulu olan Küçük Kara Balık’ta okul müdürü olarak 5 yıl boyunca görev yaptım. Şimdi TED Bodrum Koleji’nde anaokulu koordinatörü olarak iş hayatıma devam etmekteyim.

Okul öncesi eğitimi nasıl tanımlarsınız?

Okul öncesi eğitim bireyin hayata hazırlandığı evredir. Bizi yaşamda var edecek ve bu yolda ilerlememizi sağlayacak tüm bilgi ve becerileri bu evrede inşa ederiz. Bu nedenle okul öncesi alanda varlık gösteren herkes tarafından çocukluğun nasıl bir kaynak olduğunun bilinmesi son derece kritiktir. 2 yaşını tamamlayan insanın bebeklik ve bakım alma dönemi biter, çocukluk dönemi başlar. Sosyal bir varlık olan çocuk kendinin ve başkalarının varlığını keşfe ve tüm bunlarla ilişkiye geçme ihtiyacı içine girer. İnşa ettiği bu ilişki ağları içinde ve oyun aracılığıyla hayatta onu var edecek bilgileri edinmeye başlar. Deneyerek, tekrar ve taklit ederek yeni bilgiler edinir. Gözlemleyerek edindiği izlenimleri dener, denerken bazen başarısızlığa uğrar bazen başarıyı tadar. Yaşadığı her deneyim bir öğrenmeyle son bulur. Bu öğrenmelerin kimi kendine dair kimi yaşama dairdir.

Önemli olan okul öncesinde yetişkinler ve eğitimciler olarak nerede durmamız gerektiğini bilip bilmediğimiz konusudur. Öncelikle çocukları tanımak için sağlıklı bir gözlem sürecine ihtiyaç vardır. Bu gözlem süreci bize çocukla iletişime geçmek için veriler sağlayacak ve biz eğitimciler bu iletişimle sağlanan güçlü bağlarla çocukla aramızda eğitime giden kanalı inşa edeceğiz. Bu aşamadan sonra her biri birbirinden farklı özelliklere sahip çocukların nasıl öğrendiği bilgisini edinebiliriz. Bu bilgiyle ve çocuklar için hazırlanmış öğrenme çevresinde, çocuğa saygı duyan bir eğitim felsefesi oluşturmak okul öncesi eğitiminin belkemiğidir.

Eğitim programını oluştururken nasıl bir yol izlenmelidir?

Sanattan, spora, ekoloji bilinci oluşturmaktan felsefeye, yabancı dil eğitiminden teknolojiye uzanan geniş bir yelpaze içinde oyunun çocuğun temel öğrenme aracı olduğu gerçeğini unutmadan ve çocuğun öğrenme prensiplerine sadık kalarak bir eğitim programı oluşturmak gerekmektedir.

TED Bodrum Koleji eğitim programı anasınıfından başlayıp 12. sınıfa kadar süren bir bütünlüğe ve devamlılığa sahiptir. Okulumuzun anaokulu eğitim programı Türk Eğitim Derneği Okul Öncesi Eğitim Programı’nda belirtilen esaslara göre oluşturulmuş özgün bir programdır ve ortak bir müfredattır.

Anlattığınız bu eğitim sürecine dair okulunuzdan bir uygulama örneği verir misiniz?

Bu sene okulumuzda “Endemik Bitkiler” temasını işledik. Sınıfta endemik bitki nedir sorusunu sorarak başladık temamıza, konuyla ilgili ilgi ve merak uyandırdık. Ardından kampüsümüz içinde bulunan endemik bitkileri ziyaret ettik ve bu bitkilerden örnekler topladık. Sınıflarımızda kuruttuğumuz bitkilerin bu sürecini de takip ettik. Yaşadığımız yöreye has meyveleri de kurutarak çocuklarımızla birlikte kış çaylarımızı hazırladık. Öğrencilerimiz, tüm aşamalarını takip ettikleri bu sürecin sonunda kış çaylarının satışını da sağlayarak sosyal sorumluluk projesi kapsamında burs olanağı olacak şekilde eğitime katkı sağladılar. Bu örnekten yola çıkarak öğrenmenin çok yönlü olduğuna dikkat çekmek istiyorum. Bu örnekte sadece doğal ortamında kendiliğinden yetişen bitki çeşitliliği bilgisi diyemeyiz. Yeni bilgi edinmenin yanı sıra ekolojik duyarlılık, dayanışma, birlikte çalışarak üretmek ve üretimden elde edileni paylaşmak, yardımlaşmak, çözüm odaklı olmak, sabır ve benzeri konularda sayısız kazanımla ilgili farkındalık sağlanmıştır.

Okul öncesi eğitimin önemli bir parçası da öğrencilerimizin hassasiyetle izlenmesi ve bu izlenimlerin okulun gerekli birimleri ve aileler ile paylaşılmasıdır. Gerek akademik gerek duygu durumlarında meydana gelen değişikliklerin, öğrencilerimizin yönelim, ilgi ve gelişimsel özelliklerinin bilgi kaybına izin vermeyecek hassasiyetle izlenmesi ve kayıt altına alınması önemlidir.

Öğretmen istihdam süreciniz nasıl yönetiliyor?

Öğretmen alımı Türk Eğitim Derneği genel merkezinden yönetilmektedir. Çocuklarımızın ilk defa eğitim hayatıyla tanıştığı anaokulumuzda eğitim veren öğretmenlerimiz dört yıllık “Anaokulu Öğretmenliği” bölümü mezunlarından seçilmektedir. Usta öğreticiler ise iki yıllık “Çocuk Gelişimi Bölümü” mezunlarındandır. Rehberlik, Beden Eğitimi, Müzik, Dans ve Halk Oyunları branşlarımızın öğretmenleri tamamen kadroludur.
Okul öncesinde yabancı dil eğitimiyle ilgili görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?
Okul öncesinde yabancı dil eğitimi genel öğrenme prensiplerinden ayrı düşünülemez. Yabancı dil eğitimiyle ilgili yapılan nörolojik araştırma sonuçları da erken yaşta yabancı dil eğitiminin önemine işaret etmektedir. Bunun sebebi, herhangi bir dilin kazanımında ses bilgisinin erken yaşta edinilmesinin dil öğrenimini kolaylaştırmasıdır. Çünkü çocukların beyin gelişimi üzerine yapılan araştırmalar göstermektedir ki doğum itibariyle çocuklar ses bilgisi öğrenimine karşı hassasiyet gösterir ve bu bilgiyi önce depolar hazır olduklarında da çıkarırlar. Unutulmamalıdır ki öğrenme ‘hassas dönem’ prensibine göre hareket eder. Öncelikli olarak anadil eğitiminin yanı sıra ona eşlik eden yabancı dil eğitimi, öğrencilerin yaparak, yaşayarak ve anadili İngilizce olan öğretmenlere maruz kalarak edinebilecekleri bir bilgidir. Anasınıfımızda bir İngiliz, bir de Türk olmak üzere iki İngilizce öğretmenimiz bulunur. Bu öğretmenler sadece anaokulunda görevli olurlar. Tüm TED okullarında İngilizce dil eğitimi TED’e özgü “TED k12 İngilizce Müfredatı” doğrultusunda gerçekleştirilir.

Okul öncesinde okuma ve yazma öğretilmeli midir?

Okul öncesi, okuma ve yazmanın öğretilmesi değil okuryazar olabilmek için gerekli becerilerin kazandırıldığı bir hazırlık dönemidir. Bu dönem, kas, görsel, işitsel, bilişsel ve psikolojik olarak sağlıklı bir hazırlık gerektirir. Aksi halde erken yaşta ve hazır olmadığı dönemde okuma yazma etkinlikleri içine dahil edilen çocukta başarısızlık, motivasyon ve özgüven kaybı gibi olumsuz etkiler görülecektir. Bu etkiler çocuğun okuldan psikolojik olarak uzaklaşmasıyla son bulacaktır. Bu sebeple okul öncesinde okuma, yazma öğretmek çocuğun hazır olduğu ve ihtiyaç duyduğu bilgi değil, okulların satış ve pazarlamada öne geçmek için kullandığı bir parametredir. Sağlıklı hazırlanmış bir eğitim programı içinde okuma yazmaya hazırlık, çocuğun ilgi ve ihtiyacına karşılık gelecek aktivite ve uygulamalarla desteklenebilir. Örneğin, okulumuzda sesleri tanımanın yanı sıra yazma becerisi için gerekli temel kas kullanımlarını desteklemesi ve öğrencilerimizin eğlenerek katılım sağlaması için branş derslerimiz arasına seramik dersini eklememizin amacı budur. Yine, minik dokuma tezgahlarını sınıf içine almamızın sebebi öğrencilerimizin eğlenirken, üretirken aynı zamanda küçük kas gelişimlerini destekleyerek onları yazma eylemine hazırlamaktır.

Okul öncesi eğitim programı içinde teknolojiyi nereye koyuyorsunuz?

Z kuşağı çocuklarla çalışıyoruz. Onların varoluşunun bir uzantısı teknoloji. Bu çocuklar teknolojinin içinde doğdular, büyüdükleri evlerde anne ve babalarının da yaşamının bir parçası olarak teknolojiye maruz kalıyorlar. Bizlerin sonradan uyumlanmak zorunda kaldığımız teknoloji onların hayatının doğal bir parçası. Bu gerçeği görmezden gelmeden ancak buna sığınarak çocuklarımızı teknolojinin kölesi haline getirmeden de sağlıklı eğitim programları hazırlayabiliriz. Temel ilke, teknoloji bilgi edinmek için 21. Yy da sağlıklı bir araçtır olmalı ve yine çocuğun gelişim özelliklerine uygun olarak eğitim programları içine alınmalıdır. Örneğin biz okulumuzda okul öncesinde kodlama ve teknoloji uygulamaları dersini uyguluyoruz. Yıllık eğitim planımızı, çocuk için kazanım, yöntem ve teknikler bağlamında tartışarak öğrenme prensiplerine sadık kalarak oluşturduk. Somut bilgiden soyuta giden bir öğrenme ekseninde algoritmik mantığı gündelik hayatlarında uygulayabilir olmalarını amaçlayarak oluşturduğumuz eğitim programımızda hedefimiz öğrencilerimizin teknoloji uygulamalarını kendi ihtiyaçları doğrultusunda kullanarak bilgiye giden en kestirme yolda sağlıklı bir yol haritası oluşturabilmeleridir.

Anaokuluna çocuklarını gönderecek ailelere ne söylemek istersiniz?
Anne babalık kalpten gelen duyguyla icra edilir. Kendi anne babalarımızdan gördüklerimiz, göremediklerimiz gibi konuların bir çıktısıdır aslında kendi anne – babalık hallerimiz. Asla yanlış yaptın denmeyecek kadar öznel, eleştirilemeyecek kadar hassas dengelere sahiptir. Biz eğitimcilerin bu hassasiyetin farkında olarak veli ya da veli adaylarına yaklaşmamız gerekir. Çünkü anne babalar ilk defa çocuklarını kucaklarından uzaklaştırarak başkalarına emanet edecekleri bir döneme girerler. Bu aynı zamanda veliliğin de öğrenilmeye başladığı dönemdir. Veliliğe ilk adım ile anne baba rolümüze neredeyse eş değer ama ondan farklı başka bir rol daha ekleriz. Okulda nasıl vakit geçirdiğini, arkadaşlarıyla nasıl ilişkiler kurduğunu, ne yiyip ne içtiğini, ne öğrendiğini, mutlu olup olmadığını anlamaya, bilmeye çalışırız. Eğitimci ve anaokulu koordinatörü olarak bu hassasiyetleri ve öğrenme ihtiyaçlarının tümünün anlaşılması ve bizler tarafından doğru şekilde karşılanması gerektiğini düşünüyorum. Bu nokta, doğru okulu seçmek için de bir kriter olmalı. Okuldan eve sağlıklı bilgi akışının sağlanması, öğrencilerimizle kurduğumuz iletişim bağının velilerimizle de kurularak anlamaya ve öğrenmeye çalıştıkları konular konusunda velilerimize yardımcı olunması son derece kritik. Burada sorumluluğumuz öğrencilerimizle kurduğumuz iletişim bağını velilerimizle de kurmak ve onlara anlamaya çalıştıkları konularla ilgili yardımcı olmaktır.

Burada anne babalara da düşen sorumluluklar var. Okulun çocuğumuzun kendine ait bir alan olduğunu unutmamalıyız. Kendi arkadaşları, kendi sınıfı, kendi öğretmeni ve kendi ilişkilerini kuran çocuğumuzun bu alanına saygı duymalıyız. Onun her gün okulda yaptıklarını öğrenmek istiyorsak çok soru sorma yerine rutin sohbet saatleri oluşturmak hem çocuğumuzla bağımızı güçlendirir hem onu da sözel iletişimin gönüllü bir parçası yapar. Örneğin, akşam işten eve gittiğimizde, aynı şekilde okuldan eve dönen çocuğumuzla sohbeti kendi günümüzün nasıl geçtiğini anlatarak başlatabiliriz. Unutmamamız gereken ‘ çocuklar taklit ederek öğrenirler’ biz ne yapıyorsak onu yaparlar. Sadece bilgi almak için başlatılan sohbete katılmayan çocuğumuzun işte ya da alışverişte ya da evde geçirdiğimiz günümüzü anlatmaya başladığında bu sohbete kendiliğinden katılır ve bizim öğrenmek istediğimizden daha fazlasını gönüllü olarak bizimle paylaşır.

2 yaşın sonlanmasıyla birlikte bebeklikten çocukluğa atılan adım büyük bir adımdır. Bakım alma döneminin bittiği çocuğun kendini sosyal ilişki ve çevrelerde sosyal bir varlık olarak var etmeye başladığı dönemdir. Birey olarak kendini bu dönemde inşa etmeye devam eder. Konuşmaya, yürümeye başlayan çocuğumuz merak duygusuyla keşfetmeye yönelirken elinde çok kıymetli yeni araçları vardır. Bu araçları keşfetmesine ve kullanmasına izin vermeliyiz. Ona yardımcı olmak için her an yanında olurken bağımsızlaşmaları için bir tık uzaklarında kalarak sabırla denemelerine izin vermek yeni öğrenme olanaklarının sağlanmasına yardımcı olur. Ev ve kendi sosyal çevresi içinde paralel oyun dönemini tamamlayan çocuk için sınırları genişletme vakti geldiğinde okul ortamlarının tercih edilmesi çocuk gelişimi için son derece önemlidir. Ancak, bu yaş dönemindeki çocuğun halen oyun oynama dönemini sürdüğünü ve hareket ihtiyacının yoğun olduğunu unutmamak gerekir. Bu sebeple okul öncesi kurumların sınıf ve okul çevresini kullanırken, eğitim programlarını hazırlarken öğrenmenin bu yaşta nasıl gerçekleştiği gerçeğinden uzaklaşmaması gerekir. Okulumuz içinde okul öncesi grubumuzu kampüsün tüm olanaklarından faydalandırma çabamızda ilkokula geçiş süreçlerinde öğrencimizin ‘ burası benim okulum ve burada güven içindeyim’ duygusunu yerleştirme çabamızın bir sonucudur. Çünkü bir çocuk öğrenme faaliyetini ancak güven duyduğu bir ortam içinde bağ kurduğu yetişkinlerle ve akranlarıyla birlikteyken gerçekleştirebilir.